17 Ağustos 2013 Cumartesi

Gitmeleri Hiç Sevmedim




Gitmeleri hiç sevmedim. Çünkü hep zamansız girdiler hayatıma ve beni amansız bırakarak çıktılar hayatımdan… Zamansız bir gitmeye alışmaya çalışırken, bir diğeri aynı zamansızlıkla beni amansız bıraktı. Hep yarım kaldım, hep bir tarafı eksik…


İlk gidişe dört yaşında şahit oldum. Ben toprakla oynarken bir Ağustos sıcağında, önce telaşla koşan bir amcaya, sonra da içinde su kaynayan kara kazanlara takıldı gözüm. Neden sonra anladım… Sebeb-i hayatım çekip gitmişti. Çocuk yüreğim o gün yeterince anlamamıştı bu zamansızlığı. Sanki; bundan sonra her gün iliklerine kadar anlayacaksın, şimdi anlamasan da olur dercesine… Ondan sonra hep üşüdüm Ağustos sıcaklarında… Hiç kimse bilmedi neden üşüdüğümü…Hep çocukluğuma verdiler…Ve hep görmezden geldiler.Ama ben görmezden gelemedim, gelemezdim…

Alışmaya çalışırken bir zamansız gidişe, yeni zamansızlıklarla yıkıldım. Bir ilkbahar günü bir Gül’üm daha soldu… Kan kusarak bindiği arabadan, cansız bedeniyle indi Gül’üm… Hayatının baharında açamadan solan bir gonca gül misali… Tabutuna takıldı gözlerim ve öylece kalakaldım. Sanki hiç yaşanmamıştı, bir rüyaymış gibi geçti gözümün önünden Gül’üm… Cennet hurilerinden oldu Gül’üm…  


Çocuk hasretiyle yanan, bir yanı eksik bir biçareyi bir Haziran günü uğurlamışlar ebediyete… Okuldan eve vardığımda, kendisini bulamayınca yatağında, ne kadar da ümitlenmiştim. Bu kez öyle olmayacak diye… Oysa bu kez de öyle olmuştu. Bu kez de, bir yanım zamansız gitmişti ve şehitler zümresine katılmıştı biçarem… Arkasında, bin ümitle beklediği küçük bir melek bırakarak…  

“Sevmek nedir bilmiyorum Gülmek nedir duymuyorum” demişti öbür yanım… Son görüşmemizde “keşke salatanın limonu da olsaydı” demişti. Biz de çocuk aklımızla “kalmamış” demiştik. Ne kadar da çok severdi salatayı… Şimdi her salata yediğimde “ ne olurdu, şimdi o da olsaydı da, doya doya yeseydi” diyorum içimden, sessiz çığlıklarla… Hayatının baharında iken, bir Eylül günü, geride hep yarım kalacak bir çift yürek bırakarak gitti… Sararmadan düşen yapraklar gibi düştü toprağa… Sanki sonbahara, ben senden önce geldim dercesine… Aklım inanamadı buna, kalbim inanamadı… Hep şimdi çıkıp gelecek diye bekledim geceler boyu… Oysa gidişi o kadar sahiciydi ki…Bir daha hiç gelmedi. İdris Aleyhisselam’ın “ Ya Rabbi buraya giren ( Cennet ) bir daha çıkmak istemez ki ”demesi misali…( İnşaallah )   

Sonra büyüdüm, büyüdüğümü sandım. Büyüyenin dertler olduğunu çok sonra anladım. Sevgisiz kalan kalbimi açtığım güller, dikenleriyle kanatarak terk ettiler yüreğimi… O zamana kadar ara ara kanayan kalbimde, artık durmadan kanayacak bir yara açıldı. Çünkü haber vermeden kalbime misafir gelenler, yine haber vermeden gitmişlerdi. Bu yüzden gelenlere hep şüpheyle baktım. Bir gün zamansız gidecekler ve beni amansız bırakacaklar endişesi taşıdım hep… Öyle de oldu. Gurbet akşamlarında, kalabalıklar içinde yapayalnız bir adamı oynadım yıllar boyu. Tren garları, otobüs durakları, otogarlar ve yollar, kanayan kalbime tuz ektiler… Çünkü hep gitmelere şahit oldum. Çünkü hep ya geride kalan oldum ya da geride bırakılan… İşte bu yüzden gitmeleri sevmiyorum…  

Sonraları ne tuhaf ki gitmeleri unuttum…Suda yaşadığı halde suda olduğunu unutan şaşkın balıklar misali…Kalbim anlamsız bir boşlukta iken, yeni bir zamansız gidişle sarsıldım bu kez… Annem kadar sevdiğim, doya doya sarılmaya kıyamadığım, “bu seferki gidişimde doya doya sarılacağım” diye kendimi avuttuğum güzel insan, kimseye yük olmak istemem dercesine, bir Mayıs günü çekip gitmişti habersizce… Bir şaka gibi geldi önce. Ama değildi. Çünkü o şaka yapmazdı… Çünkü o, şaka ile de olsa insanları üzmeyi istemeyecek kadar ince bir insandı…    

 Anladım ki, her insan aslında bir yolcudur… Anladım ki biz aslında dünyaya, gitmek için gelmişiz… Anladım ki, gelenler, mutlaka gidecekmiş… Anladım ki, ne zaman gittiğin değil, nasıl gittiğin önemliymiş… Anladım ki, gidenler, aslında kalbimin en müstesna köşelerinde kendilerine yer ayırdığım insanlarmış… Ve anladım ki, ASIL BEN GİTMEDEN, BU YÜREK YANGINI SÖNMEYECEKMİŞ… 

Zeki DOĞAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder