Kul hakkı, kişinin bu
dünyadan ahirete götürebileceği yüklerin en ağırıdır… Bu yükten dünyada
kurtulmak varken, bu yükü ahirete kadar taşımak akıl kârı değildir…
"Dünyada mekan, ahirette iman"...Yani, Allah dünyada mekan
nasip etsin, dünyalık nasip etsin, her şeyi hakkıyla yaşamak nasip etsin, sırça
saraylarda yaşatsın…E ee?...
Ahirette de iman nasip etsin…Yani ahirette de mağdur olmasın insan…Dünyada
yaşadı ya, ahirette de yaşasın, her şey yolunda gitsin yani…
Her ne kadar sık kullanılan bir tabir olsa da, bu yaklaşım maddeci ve doyumsuz
bir yaklaşımdır…Dünyada her şeyi elde eden, her imkana sahip olan insan, ahireti
için hiçbir şey yapmadan ahireti de istiyor…
Oysa biz biliriz ki ahiret dünyada kazanılır…Bu da, dünyada mekan sahibi olmak
için uğraşmaktan ziyade, ahirette mekan sahibi olmak için uğraşmaktan geçer…Ahirette
mekan sahibi olmak için de dünyada iman sahibi olmak ve o imanın gerektirdiği
gibi yaşamaktan geçer…
Yörüngenize girmeyen hiç kimseye kalp hanenizde yer vermeyin… Çünkü yörüngenize giremeyen insanlara gönül dergahınızda yer verirseniz, mutlaka kırıp dökeceklerdir… Ya sizi ya hayallerinizi…
Birçoğumuz herhangi bir olumsuzluk ile karşılaşma ihtimaline böyle bir tepki veririz.”Allah yazdıysa bozsun”. Aslında bu, bir tepkiden ziyade bir temennidir. Fakat bir temenni de olsa bunu böyle mi ifade etmek gerekir?
Hakkımızda neyin hayırlı olduğundan emin bir şekilde temennide bulunmak.
Kendimizi kader koyucunun yerine koymak. Hatta daha da ileri giderek kader koyucudan-haşa- “kaderi değiştirmesini” istemek. İşte çok sıradan gibi görünen, pek de önemsemediğimiz bu söz, aslında bunları istemek anlamına da geliyor. Oysa biz biliriz ki “olanda hayır vardır”. Bir şey olmuşsa, yaşanmışsa bizim için hayırlı olan olduğu içindir. Ona kader deyip sahip çıkmak ve isyan etmemek itikadın gereğidir. Olmamış bir şey için “Allah yazdıysa bozsun” gibi bir temennide bulunmak –haşa- Allah'ın işine karışmaktır. Kaldı ki, biz hakkımızda hangi şeyin hayırlı olduğunu nerden biliyoruz ki, böyle bir istekte bulunabiliyoruz. Ayrıca bizim şer bildiğimiz işlerde hayır, hayır bildiğimiz işlerde şer olabileceğini ne çabuk unutuyoruz.
Denizin
ortasında azgın dalgalarla boğuştuğunuzu ve kıyıya ulaşmak için var gücünüzleçırpındığınızı düşünün…Tam bu sırada size
tutunmaya çalışan ve sizi dibe doğru çekmeye çalışan onlarca, yüzlerce hatta
binlerce insan olduğunu düşünün…Hele de bu deniz ateş dalgalarından meydana
geliyorsa…Ne kadarendişe verici değil
mi?... İşte hesap günü kendi hesabımızla uğraşırken, hakkına girdiğimiz için
bizden hakkını almaya çalışan insanların olabileceğini unutmayalım…Unutmayalım
ki kendi derdimize düşmüşken, bir de başkalarının derdinden sorumlu tutulursak
halimiz nice olur?...
Tevekkül, asıl sahibimizin her şeye gücü yettiğine dair inancımızı yitirmeden, bir bebek masumiyeti ve samimiyetinde isteğimizin karşılanacağı anı beklemektir…
Bilirsin sonu budur acının, iftirakın. Oysa ne hayallerle başlamıştık seninle Tut ki ,bunlar benim son sözlerimdir, bir dinle: Karanfili, yeşili, ılık bahar yelini, Her şeyin en iyisi ve de en güzelini, İstedim ki gönlümden koparıp ta vereyim, Saadet bahçesinden sana güller dereyim. Tarihlerin dilinden düşmeyen masal gibi, Zümrüdankaya giden tatlı bir hayal gibi, Varmak isteyip ancak, sensiz varamadığım Takatsiz kollarımla bir an saramadığım; Bahar gibisin yeşil, güneş gibisin, sıcak Kapasan gözlerini tüm saatler duracak
Bu sözü ilk duyduğumda garipsemiştim biraz. Çünkü tam anlayamamıştım. Fakat daha sonra içerdiği manayı anlayınca çok hoşuma gitti. Öyle ya, madem ki Allah var, problem yok. Madem ki Allah var, dünyaya ait tüm sorunların, dertlerin, üzüntülerin ayrılıkların hiçbir önemi yok.Allah var, problem yok. Seni herkesten ve senden daha çok seven biri var. Seni o kadar seviyor ki, sana türlü türlü nimetler vermiş, seni hiçbir fabrikadan satın alamayacağın teknik özelliklerle donatmış. Dünya gibi bir mekan bahşetmiş ve demiş ki “burda gördüklerinin kat be kat fazlası biraz ilerde var. Oraya gitmek istersen, biraz gayret göstermen yeterli. “ Allah var, problem yok. Seni senden daha iyi düşünen biri var. Sadece bugününü değil, yarınını da düşünmüş. Sana ölüm gibi bir nimet vermiş ki, bir daha ölmeyesin. Bir kere öleceksin ama sonsuza kadar yaşayacaksın. Tohum toprağa atılmazsa ağaç olamaz, meyve veremez, çürüyüp gider. İşte sen de ebedi alemde yeşerecek bir ağaç olmak için düşüyorsun toprağa. Tohumun ne kadar iyi olursa, ağacın o kadar güzel ve büyük olacak. Unutma, sonsuzluk ağacının tohumu senin elinde. Onu yeşertmek de, çürütmek de sana bağlı. Allah var, problem yok. Sana, herkesten, hatta annenden bile daha fazla merhamet eden biri var. O kadar merhamet sahibi ki, senin yanlış yapıp üzülmeni istemediği için, kılavuz kitaplar ve ebedi rehberler göndermiş. Seni defalarca ikaz etmiş… Sakın ha demiş… ”Yakıtı taşlar ve insanlar olan ateşten sakın” diye defaatle uyarmış.
Size, isminizin dışında üstelik istemediğiniz bir isimle hitap edilmesi hoşunuza gider mi?…
O halde Allah maksadı ile olsa bile Tanrı derken iyi düşünün…
“En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin ve O’nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır.” A’râf – 180
Günlük hayatımızda gerek bilinçli olarak, gerekse alışık
olduğumuz için kullandığımız bir kavram var: Tanrı… "Tanrı sizi korusun, Tanrımıza
hamdolsun, Tanrıya şükür…" Liste uzayıp gider…İlk bakışta anormal bir durum
yoktur gibi görünür…Mantık açısından da öyledir…Çünkü buradaki tanrı ile Allah
kastediliyordur…Ancak her ne kadar kastedilen bu ise de, tanrı kavramı Allah
kavramının karşılığı değildir…
Öncelikle Allah’ın 99 ismi vardır...Mesela Allah Rahman’dır, Rahim’dir,
Alim’dir…Ama tanrı diye bir ismi yoktur…
Öte yandan Tanrı, insanüstü varlıklar için kullanılan bir kavramdır… Dolayısıyla her
insanüstü varlık aynı zamanda bir tanrıdır…Ama bu tanrıların hiç birinin
Rahman, Rahim, Alim niteliği yoktur…
Kaldı ki bir Müslüman Kur’anî bir dille düşünmeli ve Kur’anî bir dille
konuşmalı… Bir Müslüman Allah kelimesini kullanmaktan çekinmez…Tanrı kelimesini de yeterli
görmez…Bir Müslüman; her
şeyi bilen, her şeyi gören, her şeyi işiten, her şeye gücü yeten, her şeyin
sahibi olan bir yaratıcıya mı kul olmak ister, yoksa insanüstü özellikleri
olduğuna inandığı sıradan bir varlığa mı?... Son söz Kur'an'ın...Bakalım o ne diyor?...
Bu, yeşil gözlerinin aldatıcı süsüdür Bu, zalim bir adetin, törenin öyküsüdür Bana çaresizliği hatırlatan bir aşkın, Bir büyük ızdırabın, acının türküsüdür